7 Aralık 2017 Perşembe

Anadolu toplumsal hayatı içinde, her zaman çok önemli bir yeri olmuştur helvanın. Kimi zaman sevinçlerin ortağıdır, kimi zaman da üzüntülerin... Doğumda, ölümde, gurbete gidişte veya dönüşte, sünnet töreninde, hastanın iyileşmesinde pişirilip dağıtılır eşe dosta. Damakları tatlandıran bir lezzet olmaktan öte, aslında sosyolojik bir olgudur helva. Bir yiyecekten daha fazlasını ifade eder. Hayattır bazen, barış, mutluluk, bazen de ölüm...

AĞIR ATEŞTE PİŞMELİ

Arapça’da ‘tatlı’ anlamına gelen helva, genel olarak tatlıları ifade eden ‘hulviyyat’ sözcüğünden türemiştir. Bu nedenle Arap mutfak kültüründeki helva ile Osmanlı’daki helva arasında şöyle bir fark vardır. Araplar, helvayı tatlıların ana başlığı olarak kullanırlar. Oysa Türkler; un, pekmez (bal, şeker) ve sade yağ karışımı ile hazırladıkları tatlı çeşitlemelerini helva başlığı altında toplamışlardır. Türk helva geleneğinde un yerine, irmik ve nişasta da kullanılır. Burada bir parantez açalım. Helva, şeker yaygınlaşmadan önce pekmez ya da balla yapılıyordu. Balın kalitesi ne kadar yüksekse, helva da o kadar lezzetli olurdu.

Şimdi gelelim helva yapımının püf noktalarına... Helvanın lezzetli olabilmesi için, un, nişasta ya da irmiğin halis buğdaydan elde edilmiş olması çok önemli. Ayrıca kehribar rengine kavuşması için ustalıkla kavrulmalıdır. Bunun sırrı da helvanın ağır ateşte pişirilmesinde yatar. Eğer ateşi artırırsanız, helva kurşuni bir renk alır ve acımtırak bir tada bürünür. Ve ufak bir uyarı. Günümüzde çoğu kişi, helva yaparken margarin ve su kullanıyor. Oysa eski kaynaklardaki reçeteler; su yerine tam yağlı süt, margarin yerine de tereyağı kullanıldığını gösteriyor.

Susam ve şekerin muhteşem uyumundan doğan ‘tahin helvası’, özellikle kış günlerinde sofraların vazgeçilmezidir. Yüzyıllardır aynı yöntemle yapılan tahin helvası, küçük kazanlarda ağır ateşte kıvamı tutuncaya kadar kaynatılır; ardından kalıplara dökülerek soğutulur. Soğuyan malzeme yoğrulup tekrar kalıplara aktarılır. Evde yapılması çok zor olan tahin helvasının, susamlı ve kakaolusunun tadına da doyum olmaz. Kimi ekmek arasına koyup yemeyi adet etmiştir kendine; kimi de nefis bir balık ziyafetinden sonra...

Belki de daha hafif olduğu için “yaz helvası” adını taşıyan helvanın da pek çok çeşidi vardır. Fındıklısı, üzümlüsü, cevizlisi, fıstıklısı... Yaz kış revaçta olan kâğıt helva ise, özellikle çocuklar tarafından çok sevilir. Hele arasına dondurma konmuşsa...

HELVALI SOHBETLER

Anadolu’da sosyal yaşamın birçok alanında kullanılır helva. Yeni doğan için helva kavrulur; yeni satın alınan evin mutfağında ilk pişirilendir. Ölüm sonrası taziyeye gelenlere sunulan geleneksel tatlı da yine helvadır. Anadolu’da, özellikle kahvelerin olmadığı dönemlerde insanlar, konukevinde sosyalleşiyordu. Kasaba halkı, günlük çalışmalarından geriye kalan zamanlarda konukevinde toplanıp sohbete koyulurdu. Bu sohbet sırasında, çayın yanı sıra esas ikram, yedi sekiz kişinin bir araya gelerek yaptığı ‘tel helva’ydı. Çember oluşturulduktan sonra çekilip bükülerek hazırlanan bu helva türünün diğer adı ‘pişmaniye’dir. Yani, “Yiyen bir pişman, yemeyen bin pişman”... Helva sohbetleri ve töresi, Mevlâna’ya kadar uzanan bir gelenektir. Helva, Mevlevilik öğretisinde sabrı ifade eder. Mevlâna’nın eserlerinde en çok adı geçen tatlı da helvadır.

SARAYDA HELVA

Helva, Osmanlı Saray mutfağının da en önemli lezzetlerinden biriydi. Hatta saraydaki tatlıcılar teşkilatına ‘Helvahane Ocağı’ deniyordu. Bu ocağa çeşitli zaman dilimlerinde, Helvahane Matbah-ı Amire, Helvahane-i Hassa, Helvahane-i Amire ve Helvahane-i Manure isimleri de verilmiştir. Burası sadece tatlı, helva, reçel, şerbet, baklava ve lokum yapılan bir yer değil; hekimbaşıların özel terkiplerinin hazırlandığı, şuruplu ilaçların üretildiği yerdi aynı zamanda. Helvahane Ocağı’nda özellikle Fatih Sultan Mehmed zamanında pişirilen ‘Helvay-i Hakani’, yani ‘padişahların helvası’, Anadolu halk mutfağından saray mutfağına girmiştir. Bu helva çeşidi, günümüzde Eskişehir ve Kütahya’da da yaygındır.


TARİFLER

Helvay-i Sabuni
Malzemesi:
100 g (1 su bardağı) buğday nişastası
250 g tereyağı (erimiş)
500 g bal
500 g badem
2 bardak su

Hazırlanışı:

Bademleri sıcak suya koyun. Biraz bekletip kabuklarını soyun. Birkaç bademi süslemek için ayırın, kalanı iri parçalar haline getirerek ezin. Nişastayı bir kap suda karıştırın. Balı sulandırmadan benmari usulü ısıtarak eritin ve nişastanın içine katıp tümünü bir tencereye koyun. Çok kısık ateşte tahta kaşıkla devamlı karıştırarak pişirmeye başlayın. Macunlaşmaya başlayıp karıştırmak zorlaşınca, eritilen tereyağını azar azar ekleyip devamlı karıştırarak yedirin. Bademleri katıp 2-3 dakika daha karıştırın, helva sakız gibi olunca ateşi söndürün. Helvayı bir tabağa boşaltın. Soğuduktan sonra isteğe göre kesin, bademle süsleyin ve servis edin.

Portakallı İrmik Helvası

Malzemesi:
500 g irmik
500 g toz şeker
1 kg süt
100 g çam fıstığı
1 adet portakal rendesi
200 g tereyağı

Hazırlanışı:

Tencerede yağı eritip irmiği ve fıstığı kavurun. Fıstıklar renk alınca kaynattığınız şekerli sütü içine dökün. İyice karıştırıp tencerenin kapağını kapatın. 15 dakika kısık ateşte demlendirin. Rendelenen portakal kabuğunu ilave edin. İyice karıştırıp soğuyunca servis edin.

Kaymaklı Un Helvası

Malzemesi:

200 g kaymak
1 su bardağı un
3 su bardağı şeker
3 su bardağı su veya süt

Hazırlanışı:

Tencerede kaymağı eritin ve unu ilave edin. 35-40 dakika kısık ateşte kavurun. Şekerle suyu ayrı bir kapta kaynatın. Sonra kavrulan una ilave edin ve karıştırın. Kısık ateşte kapağı kapalı olarak on dakika dinlendirin. İsteğe bağlı olarak üzerine toz tarçın dökerek servis edin.

Pekmezli Kara Helva

Malzemesi:

1/2 su bardağı tereyağı (eritilmiş ve tuzu alınmış)
1/2 su bardağı un
1/4 su bardağı su veya süt
1 su bardağı pekmez

Hazırlanışı:

Çok hafif ateşte, yağla unu pembeleşinceye kadar, yaklaşık 50-60 dakika kavurun. Ayrı bir kapta sütü kaynatın ve pekmezi karıştırın. Kavrulan yağla unu ateşten alarak sütlü pekmezin üzerine dökün. Tekrar ateşe koyup tencereye yapışmayınca kadar karıştırın. 15 dakika dinlendirin. İstenilen şekilde servis yapın.

Helvay-i Hakani

Malzemesi:

125 g (1 bardak) un
100 g (1 bardak) buğday nişastası
125 g (1 bardak) pirinç unu 3 bardak süt
250 g tereyağı
500 g bal
300 g badem
250 g kaymak

Hazırlanışı:

Önce bademleri sıcak suda bekletip kabuklarını soyun. Birkaç tanesini helvayı süslemek için ayırın. Tereyağını tencerede eritin, sonra tencereyi ateşten alın ve biraz soğumasını bekleyin. Tencereye önce nişastayı katın, 1-2 dakika karıştırdıktan sonra unu ve pirinç ununu ekleyip macun kıvamına gelinceye kadar karıştırın. Tencereyi tekrar ateşe oturtup bademleri ekleyin ve tahta kaşıkla devamlı karıştırarak 5-10 dakika kavurun. Sütü kaynatıp balı içine katın, azar azar kavurduğunuz malzemeyi ekleyin. Helvayı iyice karıştırıp sütü yedirdikten sonra tencerenin kapağını kapatın ve 15 dakika çok kısık ateşte demlendirin. Ateşi söndürüp helvayı, bulgur gibi dağılacak kıvama getirene kadar güzelce karıştırın. Kaymağı parçalayarak üzerine serpiştirin, tekrar karıştırıp 15 dakika dinlendirin ve servis tabağına boşaltın. İsteğe göre üzerine gülsuyu da dökebilirsiniz.

Sütlü İrmikli Prenses

Malzemeler:

1 Lt süt
10 silme çorba kaşığı irmik
10 çorba kaşığı şeker
1 pk vanilya
bir miktar kakaolu bisküvi
hindistan cevizi

Sütlü İrmikli Prenses Yapılışı:

Sütün içine irmik, şeker ilave edilip iyice pişirilir, ocaktan inmesine yakın vanilya ilave edilir.

Tepsiye yarısı dökülüp üzerine bisküviler sıralanır kalan yarısı sıralanan bisküvilerin üzerine dökülür.

Üzeri hindistan çevizi ile süslenip buz dolabında 1 saat bekletildikten sonra keserek servis yapılır.

Afiyet olsun.

Leave a Reply

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

- Copyright © ANİME - Blogger Templates - Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -