Archive for Aralık 2017
Hayatın GüzeL YanLarı
AŞIK OLMAK.
-İLK ÖPÜŞME.
-YÜZ KASLARINIZ AğRIYANA DEK GÜLMEK.
-SICAK BiR DUŞ.
-ÖZEL BiR BAKIŞ.
-MAiL ALMAK.
-MANZARALI BiR YOLDA ARABA KULLANMAK.
-RADYODA EN SEVDiğiNiZ KiŞiNiN ŞARKISININ ÇALMASI..
-YATAğINIZA UZANIP YAğMURUN SESiNi DiNLEMEK. (işte bu harika!!)
-KURUTMA MAKiNESiNDEN YENi ÇIKMIS SICAK BiR HAVLU.. (yüzüne koydunu düşünsene banyodan sonra kediye döndürür adamı vAllaha!)
-SATIN ALMAK iSTEDiğiNiZ KAZAGIN %50 iNDiRiME GiRDiğiNi GÖRMEK.
-UZAKTAKi BiR ARKADAŞINIZLA TELEFONDA KONUSMAK.
-KÖPÜK BANYOSU.
-KIKIR KIKIR GÜLMEK.
-GÜZEL BiR SOHBET.
-KUMSAL.
-GECEN KIŞ GiYDiğiNiZ MONTUN CEBiNDEN ON MiLYON ÇIKMASI. (hmde tam zamanında)
-KENDiNiZE GÜLMEK.
-GECE YARISI SAATLERCE TELEFONDA KONUŞMAK.
-SU FISKiYELERiNiN ARASINDA KOŞMAK.
(yaz günü sıcakta may-nak olayoo)
-DURUP DURURKEN GÜLMEK.
-YANINIZDA SiZE GÜZEL OLDUğUNUZU SÖYLEYEN BiRiNiN OLMASI.
-iLK AŞK.
-HAKKINIZDA GÜZEL SÖZLER SÖYLENDiğiNE KULAK MiSAFiRi OLMAK.
-UYANIP DAHA UYUYACAK BiRKAÇ SAATiNiZ OLDUğUNU FARKETMEK.
-YENi ARKADAŞLAR EDiNMEK.
-ESKi ARKADAŞLARINIZLA ZAMAN GEÇiRMEK.
-YAVRU BiR KÖPEKLE OYNAMAK.
-ODA ARKADAŞINIZLA GECE YARISI SOHBETLERi.
-GÜZEL DÜŞLER.
-ARKADAŞLARINIZLA ARABA YOLCULUğU YAPMAK.
-SEVGiLiNiZLE YORGANA SARILIP iYi BiR FiLM SEYRETMEK.
-ÇOK GÜZEL BiR KONSERE GiTMEK.
-ÇEKiCi BiR YABANCIYLA BAKIŞMAK.
-ÇiKOLATALI KURABiYE YAPMAK. (ay ay ayyy)
-SEVDiğiN iNSANA SIKICA SARILMAK.
-iSTEDiği ARMAğANI AÇAN KiŞiNiN YÜZÜNDEKi iFADEYi GÖRMEK.
-GÜNEŞiN DOğUŞUNU SEYRETMEK...
VE BIR SÖZ "ALDIğIN HER NEFESİ FIRSAT BİL,
OT DEğİLSİN YENİDEN BİTMEZSİN."
-İLK ÖPÜŞME.
-YÜZ KASLARINIZ AğRIYANA DEK GÜLMEK.
-SICAK BiR DUŞ.
-ÖZEL BiR BAKIŞ.
-MAiL ALMAK.
-MANZARALI BiR YOLDA ARABA KULLANMAK.
-RADYODA EN SEVDiğiNiZ KiŞiNiN ŞARKISININ ÇALMASI..
-YATAğINIZA UZANIP YAğMURUN SESiNi DiNLEMEK. (işte bu harika!!)
-KURUTMA MAKiNESiNDEN YENi ÇIKMIS SICAK BiR HAVLU.. (yüzüne koydunu düşünsene banyodan sonra kediye döndürür adamı vAllaha!)
-SATIN ALMAK iSTEDiğiNiZ KAZAGIN %50 iNDiRiME GiRDiğiNi GÖRMEK.
-UZAKTAKi BiR ARKADAŞINIZLA TELEFONDA KONUSMAK.
-KÖPÜK BANYOSU.
-KIKIR KIKIR GÜLMEK.
-GÜZEL BiR SOHBET.
-KUMSAL.
-GECEN KIŞ GiYDiğiNiZ MONTUN CEBiNDEN ON MiLYON ÇIKMASI. (hmde tam zamanında)
-KENDiNiZE GÜLMEK.
-GECE YARISI SAATLERCE TELEFONDA KONUŞMAK.
-SU FISKiYELERiNiN ARASINDA KOŞMAK.
(yaz günü sıcakta may-nak olayoo)
-DURUP DURURKEN GÜLMEK.
-YANINIZDA SiZE GÜZEL OLDUğUNUZU SÖYLEYEN BiRiNiN OLMASI.
-iLK AŞK.
-HAKKINIZDA GÜZEL SÖZLER SÖYLENDiğiNE KULAK MiSAFiRi OLMAK.
-UYANIP DAHA UYUYACAK BiRKAÇ SAATiNiZ OLDUğUNU FARKETMEK.
-YENi ARKADAŞLAR EDiNMEK.
-ESKi ARKADAŞLARINIZLA ZAMAN GEÇiRMEK.
-YAVRU BiR KÖPEKLE OYNAMAK.
-ODA ARKADAŞINIZLA GECE YARISI SOHBETLERi.
-GÜZEL DÜŞLER.
-ARKADAŞLARINIZLA ARABA YOLCULUğU YAPMAK.
-SEVGiLiNiZLE YORGANA SARILIP iYi BiR FiLM SEYRETMEK.
-ÇOK GÜZEL BiR KONSERE GiTMEK.
-ÇEKiCi BiR YABANCIYLA BAKIŞMAK.
-ÇiKOLATALI KURABiYE YAPMAK. (ay ay ayyy)
-SEVDiğiN iNSANA SIKICA SARILMAK.
-iSTEDiği ARMAğANI AÇAN KiŞiNiN YÜZÜNDEKi iFADEYi GÖRMEK.
-GÜNEŞiN DOğUŞUNU SEYRETMEK...
VE BIR SÖZ "ALDIğIN HER NEFESİ FIRSAT BİL,
OT DEğİLSİN YENİDEN BİTMEZSİN."
Gerçek FakirLik
Gerçek Fakirlik
Günlerden bir gün bir baba ve zengin ailesi oğlunu köye g*türdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek... Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler.
Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu:
- İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?"
- Evet...
- Ne öğrendin peki?
Oğlu cevap verdi:
- Şunu gördüm; bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.
Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı. Oğlu ekledi, "Teşekkürler baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!"
Günlerden bir gün bir baba ve zengin ailesi oğlunu köye g*türdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek... Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler.
Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu:
- İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?"
- Evet...
- Ne öğrendin peki?
Oğlu cevap verdi:
- Şunu gördüm; bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.
Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı. Oğlu ekledi, "Teşekkürler baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!"
Türk Filmi Hataları
TÜRK FİLMİ HATALARI
KOMSER ŞEKSPİR
Hapse giren Kadir İnanır nasıl başkomserliğe terfi edebiliyor.
VİZONTELE
Deli Emin, TV'yi gömerken TV'nin üstünde toprak bir tepe oluşuyor. Ancak bir sonraki çekimde TV'nin üstü eski haline dönüyor.
Senaryoya göre film Hakkari'de geçiyor. Ancak filmde kullanılan araçların plakaları 65. Yani filmin çekildiği yer olan Van'ın plaka kodu.
GÜLE GÜLE
Havaalanına giderken Zeki Alasya ile Metin Akpınar konuşuyor. Zeki Alasya, arabanın önünde oturuyor ve Florya Sahil Yolu'nda. Metin Akpınar, arka koltukta ve başka bir yerde.
HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK
Taksici, uyuşturucu hap alıp satan adamın telefonunu Cem Yılmaz'a veriyor. Telefon numarası filmin sponsoru olan Telsim'e ait. Cem Yılmaz, bunu iyice belirtmek için soruyor: "Başı 542 miydi abi?" İyi de uyuşturucu hap satanların Telsim'i tercih etmesi iyi bir şey mi?
SÜT KARDEŞLER
Şaban ve Ramazan dahil gemideki tüm askerler sıraya giriyor. Önden çekimlerde Şaban'ın solunda Ramazan var. Ama Şaban'ı arkadan gördüğümüzde solundaki başka birinin kafası.
BEKÇİLER KRALI
Kemal Sunal bir çöp kamyonunu kullanırken direksiyonunu çıkarıyor ve yan koltuğa atıyor. Ama sonraki görüntülerde direksiyon takılı.
SAKAR ŞAKİR
Kemal Sunal, umumi tuvalet sırasında önündeki adamın şapkasına işiyor ve adam şapkayı kafasına geçirince sırılsıklam oluyor. Hemen Şakir'i kovalamaya başlıyor ancak üzeri kupkuru.
ABUZER KADAYIF
Öğretim görevlisi Ersin Balkan'ın ders anlattığı sınıfın tahtası günler boyunca hiç değişmiyor. Her defasında aynı şeyler yazılı.
FASULYE
Katilin arabası olan Tempra, Reis'in evine gidene kadar çelik jantlı. Ama bundan sonraki olaylarda jantı kapak.
PARÇALANMA
Filmde İstanbul'un dini bir bölgesi olarak nitelenen yerde sabaha karşı ellerinde ateşlerle siyah giyimli bir grup yürüyor. Gittikleri yer ise dergahlarıymış. Bu adamlar İstanbul'un neresinde yaşıyor acaba?
VARYEMEZ
Ragıp Elibol (Kemal Sunal) gece yarısı bir telefon kulübesinden asker arkadaşını arıyor. Ancak asker arkadaşının bulunduğu yerde hava aydınlık.
EŞKIYA
Uğur Yücel, filmde üvey annesinin babası tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Ama filmin sonunda ise "Üvey annem pencereden atlayarak intihar etti" diyor.
KAHPE BİZANS (Tabii bu hatalar bilerek yapılmış)
Müzikle Cem Karaca'nın saz çalışı birbirini tutmuyor.
Filmin başında çadırların kurulacağı yeri belirlemek için Süper Gazi bir ok atıyor, ok gidiyor gidiyor ve 2 metre önlerine düşüyor.
Yetiş Bey, çıplak olarak işini gördükten sonra bir anda giyiniyor.
ÜÇ KAĞITÇI
Kemal Sunal, filmin başında bir minibüse biniyor. Minibüsün önden çekimlerinde arkası dolu. Yandan çekimlerde ise boş.
GARİP
Kaset-çalara bir kaset konulup kapağı kapatılıyor. Kapanır kapanmaz "Play" tuşuna basmadan teyp çalmaya başlıyor.
GENEL HATALAR
Burada yazılacak çok şey var ama hiç fark edilmeyeni araçların geri geri giderken vites değiştirmesi.
Kemal Sunal'ın bazı filmlerinde favorisi uzayıp kısalabiliyor.
Arabanın içinden yapılan çekimlerde ise, eğer o semti tanıyorsanız aynı yerden birkaç kere geçiliyor veya güzergah hiç tutmuyor.
Yine bir Türk Filmi'nde gazinolarda şarkı söyleyen bir bayan hasta ve sürekli doktora gidiyor. Ve bir gün de İstanbul'dan İzmir'e çalışmaya gidiyor ama doktoru ve doktorun muayenesi aynı.
Adamın teki sağ bacağından vuruluyor ama sol bacağı bandajlanıyor.
KLİP HATALARI
LEVENT YÜKSEL Sultanım
Bir sahnede görüntü ters çevrildiği için ahize sol yerine sağa takılıyor.
Levent Yüksel'i telefon kulübesinde dinleyen bayan, şarkı eşliğinde dans ediyor. Kulübe dışındakiler de sanki o şarkıyı duyabiliyorlarmış gibi eğleniyor.
PRESTİJ SANATÇILARI Kardeşlik Türküsü
Klibin sonunda sanatçılar Türkiye'nin üzerine küçük kareler şeklinde diziliyor. Ancak Mustafa Sandal'ın kafası sürekli oynadığı için bir türlü karenin içinde kalamıyor.
VEGA
Klipte 5-6 kişi TV seyrediyor ama TV'ye giren herhangi bir anten veya video kablosu yok.
YEŞİM SALKIM Selam Aleyküm
Bu klip, "Caminando" isimli yabancı bir klibin aynısı.
İBRAHİM TATLISES Ben de İsterem
Klipte bir kağıda yazılan "Bende İsterem" yazısındaki "de"nin ayrı olması gerekir.
ÇELİK Öyle Bir Geçer Zaman
Klipte ara sıra çıkan "Öyle bir geçer zamanki" yazısında "ki"nin ayrı olması gerekir.
Kulak karıştırmasını bilmeyenler klibin sonlarında Çelik'in arkasında bu işi çok iyi yapan birine bakarak öğrenebilirler.
ÇELİK Yaman Sevda
Sürekli kılık değiştiren bir kız Çelik'in peşinden koşuyor. Ama kız aynı elbiseyle önce Çelik'e görünüyor, sonra o elbiseyi giyiyor.
BARIŞ MANÇO Gülpembe-Mançoloji
Klip'te gösterilen "ney"in çalınışıyla oradaki ritmin hiçbir alakası yok. O görüntü başka bir yerden alınmış.
SERTAB ERENER Zor Kadın
Sertab, köpeği ve notebook'uyla beraber plaja gidiyor ve sevgilisiyle e-mail yollayarak iletişim kuruyor.
1-Notebook herhangi bir telefona bağlı değil. Internet'e nasıl bağlanıyor?
2-Sertab, yazı yazarken notebook ekranını arkadan görebiliyoruz. Ama Sertab'ın el hareketleri yazının akışını tutmuyor. Sertab dururken, ekranda yazı çıkıyor.
İBRAHİM ERKAL Sen Aldırma
İbrahim Erkal bu klipte bir tır şoförünü canlandırıyor. Erkal, tüm klip boyunca direksiyon sallıyor ama tırın yük taşınacak bölümü yok. Yani piyasadaki durgunluk onu da vurmuş ve yük alamamış. O da ne yapsın klibin ilerleyen dakikalarında iki öğrenciyi yoldan alarak servisçiliğe başlıyor.
İSMAİL TÜRÜT Oflu ile Bayburtlu
Köyde biri ölüyor ve imama getiriliyor. İmam ise bunu dereye bırakıyor. Bu sefer aşağıdaki köylüler tabutu imama getiriyor. Fakat aşağıdaki köylüler ile imamın köylüleri aynı. Her iki tabut getirme sahnesinde de aynı çekim kullanılmış.
HAKAN PEKER Bir Efsane
Gelinliğiyle beraber Hakan Peker'le kaçan kız bir evin bahçesinden elbiseler alıyor. Ama ayakkabı almamasına rağmen klibin ilerleyen dakikalarında kahverengi bir ayakkabı ile geziyor.
RAFET EL ROMAN Amerika
Rafet, elektro gitarını klip boyunca herhangi bir elektrik kaynağından faydalanmadan sokaklarda çalıyor.
REKLAM HATALARI
MERİNOS Halı: Reklamın şarkısından bir bölüm: "Türkiye'nin yarısı Merinos" Yani Türkiye'nin yarısı koyun.
ARIA : Yeni GSM operatörü ARIA'nın logosu çalıntı çıktı. Amerika'daki bir bankanın kredi kartı markasıyla ismi ve logosu aynı. Aria ise yaptığı basın açıklamasında bu konuyu geçiştirdi.
Petit DANONE :
Çocuk: "3. sınıftan bir çocuk bana bücür" dedi.
Anne: "Sen bücür değilsin, daha büyüyeceksin"
Not: Bücür değilse niye büyüsün ki...
BURGER KING Whooper: İki atlet yarışın sonuna doğru yaklaşırken, arkadan gelip Burger King'i gören bir seyirci her ikisini de geçiyor. Yarışa yeni başlayan birinin kilometrelerce koşan iki atleti geçmesi normal. Whooper'ın bir önemi yok.
YAPI KREDİ Taksit Kart: Eski etiketi söküp yenisini boydan boya cam olan vitrine yapıştırıyorlar. Sonra kazayla camı kırıyorlar. Ancak vitrinin kırılmasına ve etiketin vitrinde olmasına rağmen neden kapı kırık ve etiket cam kapıya yapışık.
HÜRRİYET SERİ İLANLAR :İki örümcek bir arabaya ağ kurmaya başlıyor. Ancak büyük olanı Hürriyet'e bakarak "Aaa bu araba Hürriyet Seri İlanlarda çıkmış. Buraya ağ kurulmaz" diyor ve arabayı terk ediyorlar. Ancak ilandaki arabanın o olduğunu nasıl anlıyor?
SABAH : SABAH, okuyucularına vereceği Kuran-ı Kerim'in reklamında Arap alfabesini
Eski Yazı" olarak niteliyor.
KOMSER ŞEKSPİR
Hapse giren Kadir İnanır nasıl başkomserliğe terfi edebiliyor.
VİZONTELE
Deli Emin, TV'yi gömerken TV'nin üstünde toprak bir tepe oluşuyor. Ancak bir sonraki çekimde TV'nin üstü eski haline dönüyor.
Senaryoya göre film Hakkari'de geçiyor. Ancak filmde kullanılan araçların plakaları 65. Yani filmin çekildiği yer olan Van'ın plaka kodu.
GÜLE GÜLE
Havaalanına giderken Zeki Alasya ile Metin Akpınar konuşuyor. Zeki Alasya, arabanın önünde oturuyor ve Florya Sahil Yolu'nda. Metin Akpınar, arka koltukta ve başka bir yerde.
HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK
Taksici, uyuşturucu hap alıp satan adamın telefonunu Cem Yılmaz'a veriyor. Telefon numarası filmin sponsoru olan Telsim'e ait. Cem Yılmaz, bunu iyice belirtmek için soruyor: "Başı 542 miydi abi?" İyi de uyuşturucu hap satanların Telsim'i tercih etmesi iyi bir şey mi?
SÜT KARDEŞLER
Şaban ve Ramazan dahil gemideki tüm askerler sıraya giriyor. Önden çekimlerde Şaban'ın solunda Ramazan var. Ama Şaban'ı arkadan gördüğümüzde solundaki başka birinin kafası.
BEKÇİLER KRALI
Kemal Sunal bir çöp kamyonunu kullanırken direksiyonunu çıkarıyor ve yan koltuğa atıyor. Ama sonraki görüntülerde direksiyon takılı.
SAKAR ŞAKİR
Kemal Sunal, umumi tuvalet sırasında önündeki adamın şapkasına işiyor ve adam şapkayı kafasına geçirince sırılsıklam oluyor. Hemen Şakir'i kovalamaya başlıyor ancak üzeri kupkuru.
ABUZER KADAYIF
Öğretim görevlisi Ersin Balkan'ın ders anlattığı sınıfın tahtası günler boyunca hiç değişmiyor. Her defasında aynı şeyler yazılı.
FASULYE
Katilin arabası olan Tempra, Reis'in evine gidene kadar çelik jantlı. Ama bundan sonraki olaylarda jantı kapak.
PARÇALANMA
Filmde İstanbul'un dini bir bölgesi olarak nitelenen yerde sabaha karşı ellerinde ateşlerle siyah giyimli bir grup yürüyor. Gittikleri yer ise dergahlarıymış. Bu adamlar İstanbul'un neresinde yaşıyor acaba?
VARYEMEZ
Ragıp Elibol (Kemal Sunal) gece yarısı bir telefon kulübesinden asker arkadaşını arıyor. Ancak asker arkadaşının bulunduğu yerde hava aydınlık.
EŞKIYA
Uğur Yücel, filmde üvey annesinin babası tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Ama filmin sonunda ise "Üvey annem pencereden atlayarak intihar etti" diyor.
KAHPE BİZANS (Tabii bu hatalar bilerek yapılmış)
Müzikle Cem Karaca'nın saz çalışı birbirini tutmuyor.
Filmin başında çadırların kurulacağı yeri belirlemek için Süper Gazi bir ok atıyor, ok gidiyor gidiyor ve 2 metre önlerine düşüyor.
Yetiş Bey, çıplak olarak işini gördükten sonra bir anda giyiniyor.
ÜÇ KAĞITÇI
Kemal Sunal, filmin başında bir minibüse biniyor. Minibüsün önden çekimlerinde arkası dolu. Yandan çekimlerde ise boş.
GARİP
Kaset-çalara bir kaset konulup kapağı kapatılıyor. Kapanır kapanmaz "Play" tuşuna basmadan teyp çalmaya başlıyor.
GENEL HATALAR
Burada yazılacak çok şey var ama hiç fark edilmeyeni araçların geri geri giderken vites değiştirmesi.
Kemal Sunal'ın bazı filmlerinde favorisi uzayıp kısalabiliyor.
Arabanın içinden yapılan çekimlerde ise, eğer o semti tanıyorsanız aynı yerden birkaç kere geçiliyor veya güzergah hiç tutmuyor.
Yine bir Türk Filmi'nde gazinolarda şarkı söyleyen bir bayan hasta ve sürekli doktora gidiyor. Ve bir gün de İstanbul'dan İzmir'e çalışmaya gidiyor ama doktoru ve doktorun muayenesi aynı.
Adamın teki sağ bacağından vuruluyor ama sol bacağı bandajlanıyor.
KLİP HATALARI
LEVENT YÜKSEL Sultanım
Bir sahnede görüntü ters çevrildiği için ahize sol yerine sağa takılıyor.
Levent Yüksel'i telefon kulübesinde dinleyen bayan, şarkı eşliğinde dans ediyor. Kulübe dışındakiler de sanki o şarkıyı duyabiliyorlarmış gibi eğleniyor.
PRESTİJ SANATÇILARI Kardeşlik Türküsü
Klibin sonunda sanatçılar Türkiye'nin üzerine küçük kareler şeklinde diziliyor. Ancak Mustafa Sandal'ın kafası sürekli oynadığı için bir türlü karenin içinde kalamıyor.
VEGA
Klipte 5-6 kişi TV seyrediyor ama TV'ye giren herhangi bir anten veya video kablosu yok.
YEŞİM SALKIM Selam Aleyküm
Bu klip, "Caminando" isimli yabancı bir klibin aynısı.
İBRAHİM TATLISES Ben de İsterem
Klipte bir kağıda yazılan "Bende İsterem" yazısındaki "de"nin ayrı olması gerekir.
ÇELİK Öyle Bir Geçer Zaman
Klipte ara sıra çıkan "Öyle bir geçer zamanki" yazısında "ki"nin ayrı olması gerekir.
Kulak karıştırmasını bilmeyenler klibin sonlarında Çelik'in arkasında bu işi çok iyi yapan birine bakarak öğrenebilirler.
ÇELİK Yaman Sevda
Sürekli kılık değiştiren bir kız Çelik'in peşinden koşuyor. Ama kız aynı elbiseyle önce Çelik'e görünüyor, sonra o elbiseyi giyiyor.
BARIŞ MANÇO Gülpembe-Mançoloji
Klip'te gösterilen "ney"in çalınışıyla oradaki ritmin hiçbir alakası yok. O görüntü başka bir yerden alınmış.
SERTAB ERENER Zor Kadın
Sertab, köpeği ve notebook'uyla beraber plaja gidiyor ve sevgilisiyle e-mail yollayarak iletişim kuruyor.
1-Notebook herhangi bir telefona bağlı değil. Internet'e nasıl bağlanıyor?
2-Sertab, yazı yazarken notebook ekranını arkadan görebiliyoruz. Ama Sertab'ın el hareketleri yazının akışını tutmuyor. Sertab dururken, ekranda yazı çıkıyor.
İBRAHİM ERKAL Sen Aldırma
İbrahim Erkal bu klipte bir tır şoförünü canlandırıyor. Erkal, tüm klip boyunca direksiyon sallıyor ama tırın yük taşınacak bölümü yok. Yani piyasadaki durgunluk onu da vurmuş ve yük alamamış. O da ne yapsın klibin ilerleyen dakikalarında iki öğrenciyi yoldan alarak servisçiliğe başlıyor.
İSMAİL TÜRÜT Oflu ile Bayburtlu
Köyde biri ölüyor ve imama getiriliyor. İmam ise bunu dereye bırakıyor. Bu sefer aşağıdaki köylüler tabutu imama getiriyor. Fakat aşağıdaki köylüler ile imamın köylüleri aynı. Her iki tabut getirme sahnesinde de aynı çekim kullanılmış.
HAKAN PEKER Bir Efsane
Gelinliğiyle beraber Hakan Peker'le kaçan kız bir evin bahçesinden elbiseler alıyor. Ama ayakkabı almamasına rağmen klibin ilerleyen dakikalarında kahverengi bir ayakkabı ile geziyor.
RAFET EL ROMAN Amerika
Rafet, elektro gitarını klip boyunca herhangi bir elektrik kaynağından faydalanmadan sokaklarda çalıyor.
REKLAM HATALARI
MERİNOS Halı: Reklamın şarkısından bir bölüm: "Türkiye'nin yarısı Merinos" Yani Türkiye'nin yarısı koyun.
ARIA : Yeni GSM operatörü ARIA'nın logosu çalıntı çıktı. Amerika'daki bir bankanın kredi kartı markasıyla ismi ve logosu aynı. Aria ise yaptığı basın açıklamasında bu konuyu geçiştirdi.
Petit DANONE :
Çocuk: "3. sınıftan bir çocuk bana bücür" dedi.
Anne: "Sen bücür değilsin, daha büyüyeceksin"
Not: Bücür değilse niye büyüsün ki...
BURGER KING Whooper: İki atlet yarışın sonuna doğru yaklaşırken, arkadan gelip Burger King'i gören bir seyirci her ikisini de geçiyor. Yarışa yeni başlayan birinin kilometrelerce koşan iki atleti geçmesi normal. Whooper'ın bir önemi yok.
YAPI KREDİ Taksit Kart: Eski etiketi söküp yenisini boydan boya cam olan vitrine yapıştırıyorlar. Sonra kazayla camı kırıyorlar. Ancak vitrinin kırılmasına ve etiketin vitrinde olmasına rağmen neden kapı kırık ve etiket cam kapıya yapışık.
HÜRRİYET SERİ İLANLAR :İki örümcek bir arabaya ağ kurmaya başlıyor. Ancak büyük olanı Hürriyet'e bakarak "Aaa bu araba Hürriyet Seri İlanlarda çıkmış. Buraya ağ kurulmaz" diyor ve arabayı terk ediyorlar. Ancak ilandaki arabanın o olduğunu nasıl anlıyor?
SABAH : SABAH, okuyucularına vereceği Kuran-ı Kerim'in reklamında Arap alfabesini
Eski Yazı" olarak niteliyor.
Recep İvedik' i Seviyorum
Recep İvedik;
Komedyen Şahan Gökbakar'ın canlandırdığı hayali bir karakterdir. TV8'deki Dikkat Şahan Çıkabilir programında ortaya çıkan Recep İvedik ilk kez Pencere Önünde Bira İçen Adam olarak tanındı. Üst kat komşusu olan Halime ile yaşadıklarını konu alan olaylarla, Dikkat Şahan Çıkabilir'deki haberlere konu olan Recep İvedik kendi deyimiyle agresif, kompleksli; ama özünde de kedi gibi uysal bir insandır. Bira içmeyi çok seven Recep İvedik, Kim 500 Bin İstemez Ki? adlı yarışma programına katılmış ve yarışma sonunda büyük ödül olan 500 Bin YTL'yi almaya hak kazanmış fakat paraya önem vermeyen biri olduğunu söyleyerek bu ödülü almaktan vazgeçmiş onun yerine yarışmanın sunucusuna Buradaki herkese benden bira ısmarla demiştir. Bu hareketiyle seyircilerin gönlünü fethetmiştir Recep İvedik
Mesleği 'camın önünde oturmak' olan Recep İvedik, dağınık siyah saçları, dört aydan fazla giymediği turuncu gömleği, ağzındaki sigara izmariti ve omzundaki sigara külleriyle dikkat çekici bir karakter olarak akıllarda kalmıştır.

Agresif kompleksli ama aynı zamanda kedi gibi bir insan olan Recep İvedik'in çevresi epey bir geniştir. Sevdikleri/Arkadaşları'ndan başlıcaları ;
- Salih Abi ( en büyük arkadaşı, dert ortağı )
- Bira ( daimi kankası )
- Ekşi Sözlük ( çaylak yazar recep ivedik )
- Facebook ( şu sıralar facebook'tan ayrılmayı düşünüyor recep ivedik. çok amele doldu yahu...)
- Halime Yıldız ( biricik eşi )
- Asena
- Remzi 'Pala' Kermes
Recep İvedik 'in Görüldüğü Yerler
Dikkat Şahan Çıkabilir!
* Recep İvedik Camın Önünde

Penceresinin önünde oturup bira içen Recep İvedik, üst kat komşusu Halime'nin aşağıdaki bakkala sepet uzattığını görür. Bu arada kendi biralarının da bittiğini farkeder. Komşuluk ilişkisi ve insanlık adına komşusu Halime'den kendisine de aşağıdaki bakkaldan bira çekmesini ister. Ancak Halime, Recep İvedik'e hiç beklemediği bir tepki verir; Gir içeri ayyaş!. Bu tepki üzerine Recep İvedik, Halime'nin uzattığı sepetin ipini çeker ve Halime'nin aşağıdaki kaldırıma düşüp boynunu kırmasına ve hastaneye kaldırılmasına neden olur.
Recep İvedik Kapı Önünde
Recep İvedik ve Halime Evlendiler
Dikkat Şahan Çıkabilir!
Kim 500 Milliar İstemez Ki?
Kime Diyorum Ben!
Bir yol kenarında, yüzü ceketler ve paltolarla kapalı bi şekilde öylece duran bir adam tesadüfen oradan geçen magazincilerin ilgisini çeker. Magazinciler bu adamın, Asena'nın Fafal adıyla bilinen ve herkesten kaçan yeni sevgilisi olduğundan şüphelenirler. Bir kaç soru sormak için yanına gittiklerindeyse adam kaçmaya başlar. Yüzü kapalı olduğu için kim olduğu anlaşılmayan bu adam magazincilerden kaçmaya başlar. Önünü göremediği halde uzunca bir süre magazincileri peşinden koşturmayı başaran Fafal nihayet yakalanır ve röportaj yapmayı kabul eder. Tabi ki bu adam Recep İvedik'ten başkası değildir. Magazincilerin Asena'yla ilişkisi hakkındaki sorularını yanıtlar.
İşte Recep İvedik röportajından bazı detaylar:
Gazeteci: -Bu söyledikleriniz gündeme bomba gibi düşecek!
Recep İvedik: -Beni ilgilendirmez nerenize bomba gibi düşeceği!

Recep İvedik: -Asena Türkiye'nin en iyi dansözüdür, hadi dansöz demeyelim oryantal diyelim, en iyi oryantalidir. Hatta Tan Sağtürk'ten bile daha iyi bir oryantaldir!
Gazeteci: -Tan Sağtürk balettir ama...
Komedyen Şahan Gökbakar'ın canlandırdığı hayali bir karakterdir. TV8'deki Dikkat Şahan Çıkabilir programında ortaya çıkan Recep İvedik ilk kez Pencere Önünde Bira İçen Adam olarak tanındı. Üst kat komşusu olan Halime ile yaşadıklarını konu alan olaylarla, Dikkat Şahan Çıkabilir'deki haberlere konu olan Recep İvedik kendi deyimiyle agresif, kompleksli; ama özünde de kedi gibi uysal bir insandır. Bira içmeyi çok seven Recep İvedik, Kim 500 Bin İstemez Ki? adlı yarışma programına katılmış ve yarışma sonunda büyük ödül olan 500 Bin YTL'yi almaya hak kazanmış fakat paraya önem vermeyen biri olduğunu söyleyerek bu ödülü almaktan vazgeçmiş onun yerine yarışmanın sunucusuna Buradaki herkese benden bira ısmarla demiştir. Bu hareketiyle seyircilerin gönlünü fethetmiştir Recep İvedik
Mesleği 'camın önünde oturmak' olan Recep İvedik, dağınık siyah saçları, dört aydan fazla giymediği turuncu gömleği, ağzındaki sigara izmariti ve omzundaki sigara külleriyle dikkat çekici bir karakter olarak akıllarda kalmıştır.
Agresif kompleksli ama aynı zamanda kedi gibi bir insan olan Recep İvedik'in çevresi epey bir geniştir. Sevdikleri/Arkadaşları'ndan başlıcaları ;
- Salih Abi ( en büyük arkadaşı, dert ortağı )
- Bira ( daimi kankası )
- Ekşi Sözlük ( çaylak yazar recep ivedik )
- Facebook ( şu sıralar facebook'tan ayrılmayı düşünüyor recep ivedik. çok amele doldu yahu...)
- Halime Yıldız ( biricik eşi )
- Asena
- Remzi 'Pala' Kermes
Recep İvedik 'in Görüldüğü Yerler
Dikkat Şahan Çıkabilir!
* Recep İvedik Camın Önünde
Penceresinin önünde oturup bira içen Recep İvedik, üst kat komşusu Halime'nin aşağıdaki bakkala sepet uzattığını görür. Bu arada kendi biralarının da bittiğini farkeder. Komşuluk ilişkisi ve insanlık adına komşusu Halime'den kendisine de aşağıdaki bakkaldan bira çekmesini ister. Ancak Halime, Recep İvedik'e hiç beklemediği bir tepki verir; Gir içeri ayyaş!. Bu tepki üzerine Recep İvedik, Halime'nin uzattığı sepetin ipini çeker ve Halime'nin aşağıdaki kaldırıma düşüp boynunu kırmasına ve hastaneye kaldırılmasına neden olur.
Recep İvedik Kapı Önünde
Recep İvedik ve Halime Evlendiler
Dikkat Şahan Çıkabilir!
Kim 500 Milliar İstemez Ki?
Kime Diyorum Ben!
Bir yol kenarında, yüzü ceketler ve paltolarla kapalı bi şekilde öylece duran bir adam tesadüfen oradan geçen magazincilerin ilgisini çeker. Magazinciler bu adamın, Asena'nın Fafal adıyla bilinen ve herkesten kaçan yeni sevgilisi olduğundan şüphelenirler. Bir kaç soru sormak için yanına gittiklerindeyse adam kaçmaya başlar. Yüzü kapalı olduğu için kim olduğu anlaşılmayan bu adam magazincilerden kaçmaya başlar. Önünü göremediği halde uzunca bir süre magazincileri peşinden koşturmayı başaran Fafal nihayet yakalanır ve röportaj yapmayı kabul eder. Tabi ki bu adam Recep İvedik'ten başkası değildir. Magazincilerin Asena'yla ilişkisi hakkındaki sorularını yanıtlar.
İşte Recep İvedik röportajından bazı detaylar:
Gazeteci: -Bu söyledikleriniz gündeme bomba gibi düşecek!
Recep İvedik: -Beni ilgilendirmez nerenize bomba gibi düşeceği!
Recep İvedik: -Asena Türkiye'nin en iyi dansözüdür, hadi dansöz demeyelim oryantal diyelim, en iyi oryantalidir. Hatta Tan Sağtürk'ten bile daha iyi bir oryantaldir!
Gazeteci: -Tan Sağtürk balettir ama...
ayakkabı numaranızdan yaşınızı çıkarın :D
Arkadaslar bu olay gercekten çok ilginç ben ilk yaptıgımda baya sasırmıstım
olay su simdi bir kağıt birde kalem alın
ayakkabı numaranızı 5 ile çarpın
cıkan sonuca 50 ekleyın
cıkan sonucu 20 ile carpın
cıkan sonuca 1005 ekleyın
ve son olarak dogum yılınızdan cıkartın
SONUC:ilk iki rakam ayakkabı numaranız son iki rakam yasınız cıkacak
olay su simdi bir kağıt birde kalem alın
ayakkabı numaranızı 5 ile çarpın
cıkan sonuca 50 ekleyın
cıkan sonucu 20 ile carpın
cıkan sonuca 1005 ekleyın
ve son olarak dogum yılınızdan cıkartın
SONUC:ilk iki rakam ayakkabı numaranız son iki rakam yasınız cıkacak
Kurşun Kalem
(Kurşun Kalem)
Çocuk, büyükbabasının mektup yazışını izliyordu. Birden sordu: "Bizim başımızdan geçen bir olayı mı yazıyorsun? Benimle ilgili bir hikáye olma ihtimali var mı?"
Büyükbaba yazmayı kesti, gülümsedi ve torununa şöyle dedi: "Doğru, senin hakkında yazıyorum. Ama kullandığım kurşun kalem yazdığım kelimelerden çok daha önemli. Umarım büyüdüğünde bu kalemi sen de seversin."
Çocuk kaleme merakla baktı ama özel bir şey göremedi; "İyi ama bu kalem benim hayatımda gördüğüm diğer kalemlerden hiç farklı değil ki!"
Büyükbaba cevap verdi: "Bu tamamen nesnelere nasıl baktığınla ilgili. Bu kalemin beş önemli özelliği var ve sen de bu özellikleri benimseyebilirsen, hep dünyayla barışık bir insan olursun."
"Birinci özellik: Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el ALLAH'dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi o yönlendirir."
"İkinci özellik: Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemimin ucunu açmam gerekir. Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar. Bu yüzden bazı acılara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acılar seni daha iyi bir insan yapar."
"Üçüncü özellik: Kurşun kalem, yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman olanak tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötü bir şey olmadığını anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli unsurlardandır."
"Dördüncü özellik: Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalemin yapıldığı ahşabı ya da dışarı yansıyan şekli değil, içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı, onu korumalısın."
"Beşinci ve son özellik ise her zaman bir iz bırakmasıdır. Aynı şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve her hareketinin farkında olmalısın."
Çocuk, büyükbabasının mektup yazışını izliyordu. Birden sordu: "Bizim başımızdan geçen bir olayı mı yazıyorsun? Benimle ilgili bir hikáye olma ihtimali var mı?"
Büyükbaba yazmayı kesti, gülümsedi ve torununa şöyle dedi: "Doğru, senin hakkında yazıyorum. Ama kullandığım kurşun kalem yazdığım kelimelerden çok daha önemli. Umarım büyüdüğünde bu kalemi sen de seversin."
Çocuk kaleme merakla baktı ama özel bir şey göremedi; "İyi ama bu kalem benim hayatımda gördüğüm diğer kalemlerden hiç farklı değil ki!"
Büyükbaba cevap verdi: "Bu tamamen nesnelere nasıl baktığınla ilgili. Bu kalemin beş önemli özelliği var ve sen de bu özellikleri benimseyebilirsen, hep dünyayla barışık bir insan olursun."
"Birinci özellik: Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el ALLAH'dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi o yönlendirir."
"İkinci özellik: Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemimin ucunu açmam gerekir. Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar. Bu yüzden bazı acılara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acılar seni daha iyi bir insan yapar."
"Üçüncü özellik: Kurşun kalem, yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman olanak tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötü bir şey olmadığını anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli unsurlardandır."
"Dördüncü özellik: Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalemin yapıldığı ahşabı ya da dışarı yansıyan şekli değil, içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı, onu korumalısın."
"Beşinci ve son özellik ise her zaman bir iz bırakmasıdır. Aynı şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve her hareketinin farkında olmalısın."
Bir Yok Edici Olarak “FULL”
Bir Yok Edici Olarak “FULL”
(İng. “full” : dolu / tam)
Türkçeye sonradan giren öyle yabancı kelimeler var ki, yabanlığı bir kenara, adeta yok edici bir görev görüyorlar.Yüzyıllardır kullanılan kimi öz kelimelerimiz,
yaban ellerden ithal edilen bu yok edici / sömürgeci kelimeler yüzünden kullanımdan düşüyor.
Tam anlamıyla bir kirlilik ve yozlaşma bu.
“Türkçede tam karşılığı yok.Türkçe, bu kelimelerin anlamını vermede yetersiz kalıyor.” gibi bahaneler ileri sürerek yabancı kelimeleri ısrarla ve inatla
kullananlar, bu yok edici kelimeler için hiçbir sebep belirtemiyorlar.Çünkü, bu kelimeler yeni bir yabancı kavramı yine yabancı bir dilden karşılamak için
girmiyor Türkçeye. Tam tersine, dilimizin kendi söz varlığında bulunan kelimeleri kovmak için giriyor.Uzun zamandır kullanıldığı için zengin ve geniş bir
anlam kazanmış, deyimler türetmiş olan kimi Türkçe kelimeler kovuluyor; yerine yabancısı geliyor.
Bunlardan biri ve belki de en çok tutulanı “ful” kelimesidir.Türkçenin aziz topraklarına bir ajan gibi sinsice giren ve “kraldan kralcılar” sayesinde hiç
ummadığı bir başarı kazanan “ful” kelimesinin yok ettiklerinden bir demet :
“Ful” Çılgınlığı
Televizyonda bir benzin istasyonunun tanıtımı…Bir adam arabasıyla istasyona giriyor ve görevliye “Depoyu fulle.” diyor. Her halde arabasının deposu fullenince
daha çok “dolacak”. “Depoyu doldur.” dese, depo dolmayacak.Hani Türkçeyi yetersiz görüyorlar ya! O bakımdan…
”Doldurmak” kelimesi yok ediliyor göstere göstere.
Sonra, adamcağız radyodan, başka bir istasyonda daha ucuz benzin satıldığını duyunca dilinden “ful” kelimesi alınmış gibi bağırıyor : ”Fulleme, fulleme,
fulleme! Fulledin mi? Ne kadar fulledin?”
Adamcağız fulle(mek) fiilini değişik zaman ve biçimlerde kullanarak biz Türkçe öğretmenlerine dilbilgisi derslerinde kullanılmak üzere eşsiz örnekler sunuyor:
“Evet çocuklar, bugün görülen geçmiş zamanın çekimlenmesini öğreneceksiniz.önce bir fiil alalım, sonra da sırayla çekimleyelim :
tekil : fulledim, fulledin, fulledi,
çoğul : fulledik, fullediniz, fullediler.”
Haydi şimdi siz söyleyin bakalım.
…
Bir okulda, bir öğretmen öğrencilerle konuşuyor. Ben de sınıfın önünden geçerken konuşulanları duyuyorum :
- öğretmenim, yarın okuldan sonra ek ders yapacak mıyız?
- Hayır çocuklar.Yarınki ders programım ful dolu. (!?!?)
Nasılmış nasılmış? “Ful doluymuş”. Hem ful hem dolu! Bu kez de “yoğun” kelimesini yok etti ajan ful! “Programım dolu / sıkışık / uygun değil…” Hayır hayır!Ne
yazık ki onlar da öldü. Evet, olay yeri bir okul.Kıyım yapan “ful”, ona bilerek / bilmeyerek destek olan ise bir öğretmen! Ve…bu olayı gören öğrenciler.Ana
dili bilinci ve sevgisi aşılanacak yaştaki öğrenciler…
…
Bir öğrenci velisi ******nun durumunu sormaya gelmiş.Sessiz bir odaya gidip konuşmaya başlıyorum.Benim sözlerim bittikten sonra, veli ******nun dershanedeki
başarısını anlatıyor : “Türkçeyi ve matematiği çok seviyor.Deneme sınavında matematikten ful çekti.”
Anlaşılan ful kelimesi yalnızca kelimelere dadanmakla ve onları yok etmekle kalmamış. Kalıcı olabilmek için deyimler de üretmiş : “ful çekmek.”
“Matematik sorularının hepsini bildi. / yaptı. / doğru yanıtladı.”
Yok! Hiçbiri yok!Hiçbiri yaşamadı; hiçbiri söylenmedi.Söylenmedi sanki de kala kala “ful”e kaldık.
…
Otobüste, önümdeki koltukta iki kişi konuşuyor.Biri diğerine hafta sonunda gittiği maçı anlatıyor; fakat anlaşılan canı çok sıkkın.Takımının maçına çok
az izleyici gelmiş olmasından yakınıyor ve şöyle diyor: “Ya aaabicim ya, karşıdaki törübünlere şöööle bi baktım, abi ‘ful boştu’ ya! Canına yandımının
böööle bir olay var mı dünyada ya! Böööle bi maçta ful boş törübün olur mu be!Kansız bunlaaa kansız!”
Yorumcumuz, böyle ulusal ve tarihi önem taşıyan(!) bir konuda tribünleri betimlerken(!) aslında felsefe yapmış, haberi yok. Çelişkili (paradoksal) bir bakış
açısı getirmiş olaya : ful boş! Şimdi sorarım size, tribün dolu muydu, boş muydu? Ful gibi bir boşluk…Boşluk gibi bir ful!
Bu seferki kurbanlar : ”boştu, bomboştu, kimsecikler yoktu.”
Bu olay ajan ful’ün gerçek gücünü ortaya koyması bakımından çok etkileyici.Sadece aynı veya yakın anlamda olan kelimeleri yok etmiyor, karşıt anlamdakileri
de yok ediyor.
…
Yine bir otobüsteyiz.Bu kez iki iyi giyimli adam konuşuyor.Tam ”Konuşmalarına bakılırsa, kültürlü ve bilgili insanlar.” derken…O da ne? Biri diğerine şunları
söylüyor :
“Bu hafta duruşma üstüne duruşma vardı.Kafam fullendi resmen.Unutkanlık başladı. Hiçbir şeyi aklımda tutamıyorum.”
Bu kez de bir avukat.Ne yazık…
“Kafam çok yoruldu. / çok meşguldü.” Hiçbiri yok, ama anlı şanlı(!) ful var.Yetmez mi?
…
Evdeyiz, arkadaşlarla oturmuş söyleşiyoruz. Edebiyat öğretmeni olan arkadaşım ******nun bilgisayara düşkünlüğünden yakınıyor ve ekliyor: “Açıp derslerle
ilgili bir şeyle uğraşsa, sesimi bile çıkarmayacağım.Ne gezer! Ne kadar oyun varsa yüklemiş.Gece gündüz oyun başında. Bilgisayarda bilgi namına bir şey
yok, ful oyun var.”
“Sen de mi Brutüs?” sözünü kaçırıveriyorum ağzımdan.
“Hep oyun var. / Tamamı oyun yüklü. / Yalnızca oyun var. / Sadece oyun yüklemiş. / Bir tek oyun var.” Tümünü yitirdik sanki bu kelimelerin.
…
Birçok sorunla fullenmiş taşmış Türkçemiz.Ne kadar da ful bir durum.Bu fullenmişlik içinde kalan Türkçemiz, sorunu kökünden halledecek çözümler bekliyor.Tabii
ki, aklı başka şeylerle fullenmemiş insanların bulacağı çözümleri…
Yoksa, aşağıdaki örneklere şimdiden hazır olun :
* “Oğlum, mideni abur cuburla fulleyip durma! Akşama teyzenler gelecek, ful yemek yiyeceğiz.”
* “Garson, çayımız bitti! Fulleyiver bir zahmet.”
* “Çocuğun aklını batıl düşüncelerle fullüyorsun!”
* “Akşama nefis biber fullemesi yapacak.Mutlaka gel.”
* “Evet çocuklar! Türkçemiz deyimler yönünden çok fuldür.Bunlar çok ful bir anlam taşır. Mesela, ‘Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı.’ deyimi bu
açıdan güzel bir örnektir. Günümüz Türkçesiyle söylersek, ‘Fule koydum almadı, boşa koydum fullenmedi.’”
* öSS Kitapçığında önemli bir uyarı : “Yanıt kağıdındaki boşlukları dışına taşırmadan fulleyiniz.”
* Bir okulun kapısına asılan duyuru : “öğrenci kontenjanımız fullenmiştir.”
* Bankamatik uyarısı : “Üzgünüz.Sistem ful olduğu için hizmet veremiyoruz.”
…
Zamanınızı fazla fullendirmemek için yazımıza son verelim.
Saygılar.
Ozan Aydın
TürkCAN Araştırma öbeği Başkan Yard.
(İng. “full” : dolu / tam)
Türkçeye sonradan giren öyle yabancı kelimeler var ki, yabanlığı bir kenara, adeta yok edici bir görev görüyorlar.Yüzyıllardır kullanılan kimi öz kelimelerimiz,
yaban ellerden ithal edilen bu yok edici / sömürgeci kelimeler yüzünden kullanımdan düşüyor.
Tam anlamıyla bir kirlilik ve yozlaşma bu.
“Türkçede tam karşılığı yok.Türkçe, bu kelimelerin anlamını vermede yetersiz kalıyor.” gibi bahaneler ileri sürerek yabancı kelimeleri ısrarla ve inatla
kullananlar, bu yok edici kelimeler için hiçbir sebep belirtemiyorlar.Çünkü, bu kelimeler yeni bir yabancı kavramı yine yabancı bir dilden karşılamak için
girmiyor Türkçeye. Tam tersine, dilimizin kendi söz varlığında bulunan kelimeleri kovmak için giriyor.Uzun zamandır kullanıldığı için zengin ve geniş bir
anlam kazanmış, deyimler türetmiş olan kimi Türkçe kelimeler kovuluyor; yerine yabancısı geliyor.
Bunlardan biri ve belki de en çok tutulanı “ful” kelimesidir.Türkçenin aziz topraklarına bir ajan gibi sinsice giren ve “kraldan kralcılar” sayesinde hiç
ummadığı bir başarı kazanan “ful” kelimesinin yok ettiklerinden bir demet :
“Ful” Çılgınlığı
Televizyonda bir benzin istasyonunun tanıtımı…Bir adam arabasıyla istasyona giriyor ve görevliye “Depoyu fulle.” diyor. Her halde arabasının deposu fullenince
daha çok “dolacak”. “Depoyu doldur.” dese, depo dolmayacak.Hani Türkçeyi yetersiz görüyorlar ya! O bakımdan…
”Doldurmak” kelimesi yok ediliyor göstere göstere.
Sonra, adamcağız radyodan, başka bir istasyonda daha ucuz benzin satıldığını duyunca dilinden “ful” kelimesi alınmış gibi bağırıyor : ”Fulleme, fulleme,
fulleme! Fulledin mi? Ne kadar fulledin?”
Adamcağız fulle(mek) fiilini değişik zaman ve biçimlerde kullanarak biz Türkçe öğretmenlerine dilbilgisi derslerinde kullanılmak üzere eşsiz örnekler sunuyor:
“Evet çocuklar, bugün görülen geçmiş zamanın çekimlenmesini öğreneceksiniz.önce bir fiil alalım, sonra da sırayla çekimleyelim :
tekil : fulledim, fulledin, fulledi,
çoğul : fulledik, fullediniz, fullediler.”
Haydi şimdi siz söyleyin bakalım.
…
Bir okulda, bir öğretmen öğrencilerle konuşuyor. Ben de sınıfın önünden geçerken konuşulanları duyuyorum :
- öğretmenim, yarın okuldan sonra ek ders yapacak mıyız?
- Hayır çocuklar.Yarınki ders programım ful dolu. (!?!?)
Nasılmış nasılmış? “Ful doluymuş”. Hem ful hem dolu! Bu kez de “yoğun” kelimesini yok etti ajan ful! “Programım dolu / sıkışık / uygun değil…” Hayır hayır!Ne
yazık ki onlar da öldü. Evet, olay yeri bir okul.Kıyım yapan “ful”, ona bilerek / bilmeyerek destek olan ise bir öğretmen! Ve…bu olayı gören öğrenciler.Ana
dili bilinci ve sevgisi aşılanacak yaştaki öğrenciler…
…
Bir öğrenci velisi ******nun durumunu sormaya gelmiş.Sessiz bir odaya gidip konuşmaya başlıyorum.Benim sözlerim bittikten sonra, veli ******nun dershanedeki
başarısını anlatıyor : “Türkçeyi ve matematiği çok seviyor.Deneme sınavında matematikten ful çekti.”
Anlaşılan ful kelimesi yalnızca kelimelere dadanmakla ve onları yok etmekle kalmamış. Kalıcı olabilmek için deyimler de üretmiş : “ful çekmek.”
“Matematik sorularının hepsini bildi. / yaptı. / doğru yanıtladı.”
Yok! Hiçbiri yok!Hiçbiri yaşamadı; hiçbiri söylenmedi.Söylenmedi sanki de kala kala “ful”e kaldık.
…
Otobüste, önümdeki koltukta iki kişi konuşuyor.Biri diğerine hafta sonunda gittiği maçı anlatıyor; fakat anlaşılan canı çok sıkkın.Takımının maçına çok
az izleyici gelmiş olmasından yakınıyor ve şöyle diyor: “Ya aaabicim ya, karşıdaki törübünlere şöööle bi baktım, abi ‘ful boştu’ ya! Canına yandımının
böööle bir olay var mı dünyada ya! Böööle bi maçta ful boş törübün olur mu be!Kansız bunlaaa kansız!”
Yorumcumuz, böyle ulusal ve tarihi önem taşıyan(!) bir konuda tribünleri betimlerken(!) aslında felsefe yapmış, haberi yok. Çelişkili (paradoksal) bir bakış
açısı getirmiş olaya : ful boş! Şimdi sorarım size, tribün dolu muydu, boş muydu? Ful gibi bir boşluk…Boşluk gibi bir ful!
Bu seferki kurbanlar : ”boştu, bomboştu, kimsecikler yoktu.”
Bu olay ajan ful’ün gerçek gücünü ortaya koyması bakımından çok etkileyici.Sadece aynı veya yakın anlamda olan kelimeleri yok etmiyor, karşıt anlamdakileri
de yok ediyor.
…
Yine bir otobüsteyiz.Bu kez iki iyi giyimli adam konuşuyor.Tam ”Konuşmalarına bakılırsa, kültürlü ve bilgili insanlar.” derken…O da ne? Biri diğerine şunları
söylüyor :
“Bu hafta duruşma üstüne duruşma vardı.Kafam fullendi resmen.Unutkanlık başladı. Hiçbir şeyi aklımda tutamıyorum.”
Bu kez de bir avukat.Ne yazık…
“Kafam çok yoruldu. / çok meşguldü.” Hiçbiri yok, ama anlı şanlı(!) ful var.Yetmez mi?
…
Evdeyiz, arkadaşlarla oturmuş söyleşiyoruz. Edebiyat öğretmeni olan arkadaşım ******nun bilgisayara düşkünlüğünden yakınıyor ve ekliyor: “Açıp derslerle
ilgili bir şeyle uğraşsa, sesimi bile çıkarmayacağım.Ne gezer! Ne kadar oyun varsa yüklemiş.Gece gündüz oyun başında. Bilgisayarda bilgi namına bir şey
yok, ful oyun var.”
“Sen de mi Brutüs?” sözünü kaçırıveriyorum ağzımdan.
“Hep oyun var. / Tamamı oyun yüklü. / Yalnızca oyun var. / Sadece oyun yüklemiş. / Bir tek oyun var.” Tümünü yitirdik sanki bu kelimelerin.
…
Birçok sorunla fullenmiş taşmış Türkçemiz.Ne kadar da ful bir durum.Bu fullenmişlik içinde kalan Türkçemiz, sorunu kökünden halledecek çözümler bekliyor.Tabii
ki, aklı başka şeylerle fullenmemiş insanların bulacağı çözümleri…
Yoksa, aşağıdaki örneklere şimdiden hazır olun :
* “Oğlum, mideni abur cuburla fulleyip durma! Akşama teyzenler gelecek, ful yemek yiyeceğiz.”
* “Garson, çayımız bitti! Fulleyiver bir zahmet.”
* “Çocuğun aklını batıl düşüncelerle fullüyorsun!”
* “Akşama nefis biber fullemesi yapacak.Mutlaka gel.”
* “Evet çocuklar! Türkçemiz deyimler yönünden çok fuldür.Bunlar çok ful bir anlam taşır. Mesela, ‘Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı.’ deyimi bu
açıdan güzel bir örnektir. Günümüz Türkçesiyle söylersek, ‘Fule koydum almadı, boşa koydum fullenmedi.’”
* öSS Kitapçığında önemli bir uyarı : “Yanıt kağıdındaki boşlukları dışına taşırmadan fulleyiniz.”
* Bir okulun kapısına asılan duyuru : “öğrenci kontenjanımız fullenmiştir.”
* Bankamatik uyarısı : “Üzgünüz.Sistem ful olduğu için hizmet veremiyoruz.”
…
Zamanınızı fazla fullendirmemek için yazımıza son verelim.
Saygılar.
Ozan Aydın
TürkCAN Araştırma öbeği Başkan Yard.
